Khalkedon ‘da Dolunay

 

Khalkedon‘ da Dolunay yükseldi, Kraliçe Ay Mabedinden çıktı, ışıldadı üç yüzü, Boğaz’ da, karanlık kalan yerlere ve denizlere… Apollon rüyalara fısıldadı, en çok şairler duydu dediklerini… Bazıları henüz haberdar değil. Aslında kimse kör değil sadece biraz bakar kör görmüyor birbirini…Trafik ışıkları, yan yana bakışmaları, kafa dağıtmaca, akşam takılmaca, yine de tenha yalnızlığı gecesi… Sokak köpeklerinin gözleri, sokak kedileri şefkati, gece tarifesi bir Lira var mı? Gündüzü, Haydarpaşa hala heybetli…

”O” yanımdan geçip gitti, gülümsedim görmedi.

Sahafta eski kitap kokusu, eski kartpostal arkasında aşk kırıntısı,” Pardon kırdığımız kalpler birini öldürmekten sayılır mı? Ne Lacan Ne Freud yok açıklayamıyor bu meseleyi faydanız olur mu? Bilmem ki. Zira biz kırıntılarla avunamayanlar kadrosu nokta nokta nokta.

“Sokak hayvanlarına baktığınız kadar çocuklarla da ilgilenseniz” diyen hiç kendi çocuğundan başka çocuk sevmiş mi? Bilmiyorum dünyanın vicdan yükü bizde mi? Burası iyi böyle, hepimizin sahnesi, selfie çekelim, “ Aaa şekerim bütün yaz gezdik” öyle mi?” Ben eşşek yüküyle okudum ama sen daha mutlusun. Çok Sarkastik Çok Kıskanç bu entelektüellik! Çok gemiler yaktık, kıyı da aramadık dönecek…

iç şüphe “Acaba selam versem mi?” işte o Acaba ? zehir zehir…

Çok Orta Dünya olduk, ne olacak memleketin hali… “ Canım ben pozitif ayrımcılıktan yanayım geçen gün benim eski zilli…” Dil dediğini kesmeli… Ben de şiddete karşıyım o yüzden en çok döverim kendimi. “Platonik seninki git konuş…”

Nasıl anlatsam ki…

Mesela Kör değil Khalkedon, Ayasofya’ ya bakıyor merakla… Arzu dediğin belki hikâyedir, aşk dediğin en çok ötekindeki kadar değil mi? Karşılıksız değil ki O bana ilham veriyor ben ona gülümsüyorum. Hem görmüştür belki…

Gülümsüyorum, başlıyor kalp atmaya, sesinde bir rüzgâr var, şarkısını duymuyorum rüzgârını mırıldanıyorum dünyama sızıyor…

Gülümsüyorum, beklediğim kitap gelmiş, benim de kitabım var, haddim de var, ben yazdım henüz yazar olmadım,

Gülümsüyorum, Dolunay parlıyor, yunuslar atlıyor Boğaz’dan, Çarşı’ nın ışıkları yanıyor, ekmek kokusundan çok balık kokusunu çekiyorum burnuma, çiçekler basıyor sokaklarını, iyimserliğimiz gülümsüyor Khalkedon’ da… Belki sabaha karşı timsahlar bile canlanır, Boğa başlar yukarda koşmaya Mithra ve Sol kavuşur, Üstad Strabon ‘a saygılar…



Bir cevap yazın